Biblia Todo Logo
La Biblia Online
- Anuncios -




Vahiy 17:3 - Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001 2008

3 Bundan sonra melek beni Ruh'un yönetiminde çöle götürdü. Orada yedi başlı, on boynuzlu, üzeri küfür niteliğinde adlarla kaplı kırmızı bir canavarın üstüne oturmuş bir kadın gördüm.

Ver Capítulo Copiar

Turkish Bible Old Translation 1941

3 Ve beni Ruhta çöle götürdü; ve yedi başı ve on boynuzu olan küfür isimlerile dolu kırmızı canavarın üzerine binmiş bir kadın gördüm.

Ver Capítulo Copiar

Кирил харфлерийле Тюркче Кутсал Китап

3 Бундан сонра мелек бени Рух'ун йьонетиминде чьоле гьотюрдю. Орада йеди башлъ, он бойнузлу, юзери кюфюр нителиинде адларла каплъ кърмъзъ бир джанаварън юстюне отурмуш бир кадън гьордюм.

Ver Capítulo Copiar

Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar

3 Melek beni Ruh'un yönetiminde çöle götürdü. Kızıl bir canavarın üstünde oturan bir kadın gördüm. Canavar kutsallık kavramına karşı baştanbaşa sövgü adlarıyla doluydu. Yedi başı, on boynuzu vardı.

Ver Capítulo Copiar

Temel Türkçe Tercüme

3 Melek beni Ruhʼun yardımıyla ıssız bir yere götürdü. Orada kırmızı bir canavarın sırtında oturan bir kadın gördüm. Canavar yedi başlı, on boynuzluydu. Her tarafı Allahʼa hakaret eden adlarla kaplıydı.

Ver Capítulo Copiar

Yorumsuz Türkçe Çeviri (YTC)

3 Melek beni Ruh’ta çöle götürdü. Yedi başlı, on boynuzlu, üzeri küfür niteliğinde adlarla kaplı, kırmızı bir canavarın üzerinde oturmuş bir kadın gördüm.

Ver Capítulo Copiar




Vahiy 17:3
26 Referencias Cruzadas  

Ben senin yanından ayrıldığımda, RAB'bin Ruhu seni bilmediğim bir yere götürebilir. Durumu Ahav'a bildirince, gelip seni bulamazsa beni öldürür. Ben kulun gençliğimden beri RAB'den korkan biriyim.


“Yanımızda elli güçlü adam var” dediler, “İzin ver, gidip efendini arayalım. Belki RAB'bin Ruhu onu dağların ya da vadilerin birine atmıştır.” Elişa, “Hayır, onları göndermeyin” dedi.


Kim bu, Sevgilisine yaslanarak çölden çıkan? Elma ağacı altında uyandırdım seni, Orada doğum sancıları çekti annen, Orada doğum sancıları çekip doğurdu seni.


Görümde Tanrı'nın Ruhu beni yukarı kaldırıp Kildan ülkesindeki sürgünlerin yanına götürdü. Sonra gördüğüm görüm kayboldu.


Sonra Ruh beni kaldırdı ve arkamda, “RAB'bin görkemine kendi yerinde övgüler olsun!” diye büyük bir gürleme duydum.


Eli andıran bir şey uzatıp beni saçlarımdan tuttu. Ruh beni yerle gök arasına kaldırdı ve Tanrı'dan gelen görümlerde Yeruşalim'e, iç avlunun kuzeye bakan kapısının giriş bölümüne götürdü. Tanrı'nın kıskançlığını uyandıran kıskançlık putu orada dikiliydi.


“Kral dilediği gibi davranacak. Kendini bütün tanrılardan daha büyük, daha yüce gösterecek, tanrıların Tanrısı'na karşı duyulmamış sözler söyleyecek. Tanrı'nın öfkesi tamamlanıncaya dek başarılı olacak. Çünkü tasarlanan, yerine gelecektir.


Bunun yanısıra başındaki on boynuzdan sonra çıkan öbür boynuzun ne olduğunu da öğrenmek istedim. Bu boynuzun önünden üç boynuz düşmüştü, sanki ötekilerden daha iriceydi. Gözleri ve böbürlenen bir ağzı vardı.


Yüceler Yücesi'ni kötüleyen sözler söyleyecek, O'nun kutsallarına baskı yapacak. Belirlenen zamanları, yasaları değiştirmeyi amaçlayacak. Kutsallar üç buçuk yıl için eline teslim edilecekler.


“Ben gözümü dikmiş boynuzlara bakarken, onların arasından daha küçük başka bir boynuz çıktı. İlk boynuzlardan üçü onun önünde söküldü. Bu boynuzun insan gözü gibi gözleri, böbürlenen bir ağzı vardı.


O'nu soyup üzerine kırmızı bir kaftan geçirdiler.


Sudan çıktıkları zaman Rab'bin Ruhu Filipus'u hemen oradan uzaklaştırdı. Filipus'u bir daha görmeyen hadım sevinç içinde yoluna devam etti.


Bu adam, tanrı diye anılan ya da tapılan her şeye karşı gelerek kendini hepsinden yüce gösterecek, hatta kendisini Tanrı ilan ederek Tanrı'nın Tapınağı'nda oturacaktır.


Rab'bin gününde Ruh'un etkisinde kalarak arkamda borazan sesine benzer yüksek bir ses işittim.


Yılanın önünden çöle, üç buçuk yıl besleneceği yere uçup kaçabilmesi için kadına büyük kartal kanatları verildi.


Ardından gökte başka bir belirti göründü: Yedi başlı, on boynuzlu, kızıl renkli büyük bir ejderhaydı bu. Yedi başında yedi taç vardı.


Kadınsa çöle kaçtı. Orada bin iki yüz altmış gün beslenmesi için Tanrı tarafından hazırlanmış bir yeri vardı.


Gördüğün kadın dünya kralları üzerinde egemenlik süren büyük kenttir.”


Kadın, mor ve kırmızı giysilere bürünmüş, altınlar, değerli taşlar, incilerle süslenmişti. Elinde iğrenç şeylerle, fuhşunun çirkeflikleriyle dolu altın bir kâse vardı.


Altını, gümüşü, değerli taşları, incileri, ince keteni, ipeği, mor ve kırmızı kumaşları, her çeşit kokulu ağacı, fildişinden yapılmış her çeşit eşyayı, en pahalı ağaçlardan, tunç, demir ve mermerden yapılmış her çeşit malı, tarçın ve kakule, buhur, güzel kokulu yağ, günnük, şarap, zeytinyağı, ince un ve buğdayı, sığırları, koyunları, atları, arabaları ve köleleri, insanların canını satın alacak kimse yok artık.


“ ‘Vay başına, vay!’ diyecekler. ‘İnce keten, mor ve kırmızı kumaş kuşanmış, Altın, değerli taş ve incilerle süslenmiş Koca kent!


Sonra melek beni Ruh'un yönetiminde büyük, yüksek bir dağa götürdü. Oradan bana gökten, Tanrı'nın yanından inen ve O'nun görkemiyle ışıldayan kutsal kenti, Yeruşalim'i gösterdi. Kentin ışıltısı çok değerli bir taşın, billur gibi parıldayan yeşim taşının ışıltısına benziyordu.


O anda Ruh'un etkisinde kalarak gökte bir taht ve tahtta oturan birini gördüm.


Síguenos en:

Anuncios


Anuncios


¡Síguenos en WhatsApp! Síguenos