Biblia Todo Logo
آن لائن بائبل

- اشتہارات -




Vahiy 7:9 - Yorumsuz Türkçe Çeviri (YTC)

9 Bundan sonra baktım ve işte, her ulustan, her oymaktan, her halktan, her dilden kimsenin sayamayacağı kadar büyük bir kalabalık tahtın ve Kuzu’nun önünde duruyordu. Hepsi beyaz kaftan giymiş, ellerinde palmiye dalları vardı.

باب دیکھیں کاپی

Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001 2008

9 Bundan sonra gördüm ki, her ulustan, her oymaktan, her halktan, her dilden oluşan, kimsenin sayamayacağı kadar büyük bir kalabalık tahtın ve Kuzu'nun önünde duruyordu. Hepsi de birer beyaz kaftan giymişti, ellerinde hurma dalları vardı.

باب دیکھیں کاپی

Turkish Bible Old Translation 1941

9 Bu şeylerden sonra gördüm, ve işte, beyaz kaftanlarla giyinmiş ve ellerinde hurma dalları ile tahtın önünde ve Kuzunun önünde durmakta olan, her milletten ve sıptlardan ve kavmlardan ve dillerden, kimsenin saymağa kadir olmadığı büyük kalabalık vardı;

باب دیکھیں کاپی

Кирил харфлерийле Тюркче Кутсал Китап

9 Бундан сонра гьордюм ки, хер улустан, хер оймактан, хер халктан, хер дилден олушан, кимсенин саямаяджаъ кадар бюйюк бир калабалък тахтън ве Кузу'нун ьонюнде дуруйорду. Хепси де бирер беяз кафтан гиймишти, еллеринде хурма далларъ вардъ.

باب دیکھیں کاپی

Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar

9 Bu olaylardan sonra baktım, her ulustan, her oymaktan, her halktan, her dilden kimsenin sayamayacağı kadar büyük bir kalabalık gördüm. Tahtın ve Kuzu'nun önünde duruyorlardı. Ak giysiler kuşanmışlardı. Ellerinde hurma dalları tutuyor

باب دیکھیں کاپی

Temel Türkçe Tercüme

9 Bu olaylardan sonra baktım, kimsenin sayamayacağı kadar büyük bir kalabalık gördüm. Bu kalabalıkta her milletten, her oymaktan, her halktan ve her dilden insan vardı. Tahtın ve Kuzuʼnun önünde duruyorlardı. Beyaz kaftanlar giymişlerdi. Ellerinde hurma ağacından dallar vardı.

باب دیکھیں کاپی




Vahiy 7:9
41 حوالہ جات  

Yeni bir ezgi söyleyerek şöyle dediler: “Kitabı almaya, Mühürlerini açmaya layıksın! Çünkü öldürüldün, Ve kanınla her oymaktan, her dilden, Her halktan, her ulustan insanları Tanrı için satın aldın.


Palmiye dallarını alıp O’nu karşılamaya çıktılar. “Hozana! Efendi’nin adıyla gelene, İsrael Kralı’na övgüler olsun!” diye bağırıyorlardı.


Dile benden, mirasın olarak sana ulusları, Mülk olarak yeryüzünün en uzak köşelerini vereyim.


Yedinci melek borusunu çaldı. Gökteki yüksek sesler bunun ardından şöyle dediler: “Dünyanın krallığı Efendimiz’in ve O’nun Mesihi’nin oldu. O sonsuzlara dek hüküm sürecek!”


Onların her birine uzun beyaz birer kaftan verildi. Kendileri gibi öldürülecek olan hizmet arkadaşlarının ve kardeşlerinin devirlerini tamamlayana dek bir süre daha dinlenmeleri gerektiği söylendi.


Zengin olabilmen için benden ateşte arıtılmış altın, giyinip çıplaklığını, ayıbını örtmen için beyaz giysiler, görebilmen için gözlerine sürmek üzere merhem satın almanı öğütlerim.


Kardeşler, kendi kendinize bilgiçlik taslamayasınız diye, şu sırdan habersiz kalmanızı istemem: Öteki ulusların doluluğu içeri girinceye dek İsrael de kısmen katılaşma oldu.


O zaman Yeruşalem'e 'Yahve'nin Tahtı' diyecekler; bütün uluslar ona, Yahve'nin adına, Yeruşalem'e toplanacaklar. Artık kötü yüreklerinin inatçılığı ardından yürümeyecekler.


Bu nedenle, gerçekleşecek bütün bu şeylerden kaçabilmek ve İnsanoğlu’nun önünde durabilmek için her an uyanık kalıp dua edin.”


Bu arada, halktan binlerce kişi birbirlerini ezercesine toplanıyordu. Yeşua hepsinden önce kendi öğrencilerine şunları anlatmaya başladı: “Ferisiler’in mayasından, yani ikiyüzlülükten sakının.


Yeryüzünün dört bucağı bunu hatırlayıp Yahve’ye dönecek. Ulusların bütün soyları senin önünde tapınacaklar.


Birinci gün heybetli ağaçların meyvelerini, palmiye ağaçlarının dallarını, sık ağaç dallarını ve derede söğütlerini alacaksınız; ve Tanrınız Yahve'nin önünde yedi gün sevineceksiniz.


Tahtın çevresinde yirmi dört ayrı taht vardı. Bu tahtlarda başlarında altın taçlar bulunan, beyaz giysiler içinde yirmi dört ihtiyar oturuyordu.


Sizlerse Siyon Dağı’na, diri Tanrı’nın kenti göksel Yeruşalem’e, sayısız meleğin sevinçle kutlamaya katıldığı, adları göklerde yazılmış ilk doğanların topluluğuna yaklaştınız. Herkesin yargıcı olan Tanrı’ya, yetkinliğe erdirilmiş doğru kişilerin ruhlarına, yeni antlaşmanın aracısı olan Yeşua’ya ve Habel’inkinden daha üstün şeylerden söz eden serpmelik kana yaklaştınız.


Bu nedenle, bedeni ölü sayılabilecek bir adamdan, gökteki yıldızlar kadar çok, deniz kıyısındaki kum kadar sayısız bir soy yetişti.


Bu nedenle, kötü günde dayanabilmek ve her şeyi yaptıktan sonra yerinizde durabilmek için Tanrı’nın bütün silahlarını kuşanın.


Ama İsrael'in çocuklarının sayısı ölçülemeyen, sayılamayan deniz kumu gibi olacak. Ve öyle olacak ki, onlara, 'Siz benim halkım değilsiniz' denilen yerde, 'Yaşayan Tanrı'nın oğullarısınız' denilecek.


O zaman Kral Darius, yeryüzünde oturan bütün halklara, uluslara ve dillere şöyle yazdı: “Esenliğiniz çok olsun.


İsrael halkına olan sevgi dolu iyiliğini ve sadakatini hatırladı. Yeryüzünün bütün uçları Tanrımız’ın kurtarışını gördü.


Kral Nebukadnetsar, yeryüzünde oturan bütün halklara, uluslara ve dillere: Esenliğiniz çok olsun.


Sahibi gelinceye dek, Saltanat asası Yahuda'dan, Hükümdarlık asası ayaklarının arasından ayrılmayacak. Ulusların itaati ona olacaktır.


Tahtın, canlı yaratıkların ve ihtiyarların çevresinde çok sayıda melek gördüm, seslerini duydum. Bunların sayısı binlerce binler, on binlerce on binlerdi.


Sıkıntılı günde Efendi’yi aradım. Geceleyin elimi açtım ve gevşemedi. Canım teselli edilmeyi reddetti.


Senin soyunu yerin tozu gibi yapacağım. Öyle ki, bir adam yerin tozunu sayabilirse, senin soyun da sayılabilir.


Yahve, gücüm, kalem, Ve sıkıntı gününde sığınağımdır, Uluslar dünyanın uçlarından sana gelecekler, Ve şöyle diyecekler, “Atalarımız yalnızca yalanlara, Boş ve yararsız şeyler miras aldılar.


Ne yüce, ne muhteşemsin, Av dağlarından daha yüce.


Zevulun oymağından on iki bin, Yosef oymağından on iki bin, Benyamin oymağından on iki bin kişi mühürlendi.


Artık bir daha lanet olmayacak. Tanrı’nın ve Kuzu’nun tahtı onun içinde olacak ve hizmetkârları O’na tapınacak.


Sonra bin ölçtü; ve içinden geçemediğim bir ırmaktı, çünkü sular yükselmişti, içinde yüzülecek sular, içinde yürünemeyecek bir ırmaktı.


ہمیں فالو کریں:

اشتہارات


اشتہارات