Biblia Todo Logo
آن لائن بائبل

- اشتہارات -




Vahiy 17:3 - Yorumsuz Türkçe Çeviri (YTC)

3 Melek beni Ruh’ta çöle götürdü. Yedi başlı, on boynuzlu, üzeri küfür niteliğinde adlarla kaplı, kırmızı bir canavarın üzerinde oturmuş bir kadın gördüm.

باب دیکھیں کاپی

Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001 2008

3 Bundan sonra melek beni Ruh'un yönetiminde çöle götürdü. Orada yedi başlı, on boynuzlu, üzeri küfür niteliğinde adlarla kaplı kırmızı bir canavarın üstüne oturmuş bir kadın gördüm.

باب دیکھیں کاپی

Turkish Bible Old Translation 1941

3 Ve beni Ruhta çöle götürdü; ve yedi başı ve on boynuzu olan küfür isimlerile dolu kırmızı canavarın üzerine binmiş bir kadın gördüm.

باب دیکھیں کاپی

Кирил харфлерийле Тюркче Кутсал Китап

3 Бундан сонра мелек бени Рух'ун йьонетиминде чьоле гьотюрдю. Орада йеди башлъ, он бойнузлу, юзери кюфюр нителиинде адларла каплъ кърмъзъ бир джанаварън юстюне отурмуш бир кадън гьордюм.

باب دیکھیں کاپی

Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar

3 Melek beni Ruh'un yönetiminde çöle götürdü. Kızıl bir canavarın üstünde oturan bir kadın gördüm. Canavar kutsallık kavramına karşı baştanbaşa sövgü adlarıyla doluydu. Yedi başı, on boynuzu vardı.

باب دیکھیں کاپی

Temel Türkçe Tercüme

3 Melek beni Ruhʼun yardımıyla ıssız bir yere götürdü. Orada kırmızı bir canavarın sırtında oturan bir kadın gördüm. Canavar yedi başlı, on boynuzluydu. Her tarafı Allahʼa hakaret eden adlarla kaplıydı.

باب دیکھیں کاپی




Vahiy 17:3
26 حوالہ جات  

Gökte başka bir belirti görüldü. Baktım, yedi başı, on boynuzu ve başında yedi tacı olan büyük bir kızıl ejderha vardı.


Gördüğün kadın dünya kralları üzerinde hüküm süren büyük kenttir.”


Kadın çöle kaçtı. Orada bin iki yüz altmış gün onu beslemeleri için Tanrı tarafından hazırlanmış bir yeri vardı.


Kadın mor ve kırmızı giysiler giymiş, altın, değerli taşlar, incilerle süslenmişti. Elinde iğrenç şeylerle ve yeryüzünün fuhuş pislikleriyle dolu altın bir kâse vardı.


Yılanın önünden çöle, bir vakit, vakitler ve yarım vakit besleneceği yere uçsun diye kadına büyük bir kartalın iki kanadı verildi.


Yüce Olan'a karşı sözler söyleyecek ve Yüce Olan'ın kutsallarını yıpratacak. Zamanları ve yasayı değiştirmeyi tasarlayacak; bir vakte ve vakitlere ve yarım vakte dek onun eline verilecektir.'"


Ve başında bulunan on boynuz ve çıkan diğer boynuzla ilgili gerçeği öğrenmek istedim. Bu boynuz önünde üç boynuz düşmüştü, gözleri ve kibirli konuşan bir ağzı vardı, görünüşü diğerlerinden daha iriydi.


“Boynuzlara baktım ve işte, aralarından başka bir boynuz, küçük bir boynuz çıktı, önceki boynuzlarından üçü onun önünden köklerinden söküldü; ve işte, bu boynuzda insan gözlerine benzer gözler ve kibirle konuşan bir ağız vardı."


Beni Ruh’ta büyük ve yüksek bir dağa götürdü ve bana kutsal kenti, Tanrı’nın yanından gökten inen Yeruşalem’i gösterdi.


Bir el şekli uzattı ve başımın bir tutamından tuttu; ve Ruh beni yerle gök arasına kaldırdı ve Tanrı'nın görümlerinde beni Yeruşalem'e, kuzeye bakan iç avlunun kapısına girilecek yerine getirdi; orada kıskandıran kıskançlık suretinin yeri vardı.


Ruh beni kaldırdı ve Tanrı'nın Ruhu aracılığıyla görümde beni Keldaniler'e, sürgünlerin yanına getirdi. Böylece gördüğüm görüm benden kalktı.


Bu adam, Tanrı diye anılan ya da tapınılan her şeye karşı çıkacak, kendini hepsinden yüce sayacak, hatta kendisini Tanrı olarak tanıtıp Tanrı’nın Tapınağı’nda oturacaktır.


O zaman Ruh beni kaldırdı ve arkamda büyük bir gürleme sesi duydum, “Yahve'nin görkemi kendi yerinden kutsansın.” diyordu.


Sevgilisine yaslanarak çölden çıkan bu kimdir? Elma ağacının altında seni uyandırdım. Orada annen sana gebe kaldı. Orada doğum sancıları çekti ve seni doğurdu.


Efendi’nin gününde Ruh’taydım. Arkamda boru sesine benzer yüksek bir ses işittim.


“Kral dileğine göre yapacak. Kendini yükseltecek ve her ilâhtan daha büyütecek ve ilâhların Tanrısı'na karşı şaşılacak şeyler söyleyecek. Öfke tamamlanıncaya kadar başarılı olacak, çünkü kararlaştırılan şey yapılacaktır.


Ona, "Bak, hizmetkârlarının yanında elli güçlü adam var. Lütfen gidip efendini arasınlar. Belki de Yahve'nin Ruhu onu kaldırıp bir dağa ya da vadiye koymuştur." dediler. O, "Göndermeyin" dedi.


Öyle olacak ki, senden ayrılır ayrılmaz, Yahve'nin Ruhu seni bilmediğim bir yere götürecek; ve gelip Ahav'a bildirdiğim zaman o da seni bulamayınca beni öldürecek. Ben hizmetkârın gençliğimden beri Yahve'den korkar.


Birdenbire Ruh’taydım. İşte, gökte bir taht ve tahtta oturan biri vardı.


Sudan çıkınca, Efendi’nin Ruhu Filipus’u alıp götürdü. Hadım onu bir daha görmedi ve yoluna sevinçle devam etti.


O’nu soyup üzerine kırmızı bir kaftan geçirdiler.


Altını, gümüşü, değerli taşları, incileri, ince keteni, mor ve kırmızı kumaşları, her çeşit kokulu ağacı, fildişinden yapılmış her çeşit eşyayı kap, en değerli ağaçlardan, bakırdan, demir ve mermerden yapılmış her çeşit malı, tarçın, baharat, buhur, güzel kokulu yağ, günlük, şarap, zeytinyağı, ince un, buğdayı, koyunları, atları, savaş arabaları ve köleleri insanların canını satın alacak kimseler yok artık.


“Vay, vay başına koca kent” diyecekler. “İnce keten, mor ve kırmızı kumaş giyinmiş, altın, değerli taşlar ve incilerle süslenmiştin!


ہمیں فالو کریں:

اشتہارات


اشتہارات