Biblia Todo Logo
آن لائن بائبل

- اشتہارات -




Çıkış 24:10 - Kutsal Kitap ve Deuterokanonik Kitaplar

10 İsrail'in Tanrısı'nı gördüler. Tanrı'nın ayakları altında laciverttaşını andıran bir döşeme vardı. Gök gibi duruydu.

باب دیکھیں کاپی

Kutsal Kitap Yeni Çeviri 2001 2008

10 İsrail'in Tanrısı'nı gördüler. Tanrı'nın ayakları altında laciverttaşını andıran bir döşeme vardı. Gök gibi duruydu.

باب دیکھیں کاپی

Turkish Bible Old Translation 1941

10 ve İsrailin Allahını gördüler; ve onun ayakları altında, gök yakuttan tuğla döşeme gibi, aydınlıkça asıl göke benzer bir şey vardı.

باب دیکھیں کاپی

Кирил харфлерийле Тюркче Кутсал Китап

10 Исраил'ин Танръсъ'нъ гьордюлер. Танръ'нън аякларъ алтънда ладживертташънъ андъран бир дьошеме вардъ. Гьок гиби дуруйду.

باب دیکھیں کاپی

Yorumsuz Türkçe Çeviri (YTC)

10 İsrael'in Tanrısı'nı gördüler. Ayaklarının altında safir taşını andıran bir döşeme vardı; sanki gökyüzünün berraklığı gibiydi.

باب دیکھیں کاپی




Çıkış 24:10
28 حوالہ جات  

Hiçbir zaman, hiç kimse Tanrı'yı görmedi. Ancak Baba'nın bağrında bulunan ve Tanrı olan biricik Oğul O'nu bildirdi.”


Baktım, Keruvlar'ın* başı üzerindeki kubbenin üzerinde laciverttaşından tahta benzer bir nesne gördüm.


Tahtta oturan yeşime, kırmızımsı akik taşına benziyordu. Tahtın çevresinde zümrüt gibi bir gökkuşağı vardı.


Ölümsüzlük yalnız O'na özgüdür. Kimsenin yaklaşamadığı ışıkta oturur. O'nu ne gören olmuştur, ne de kimse görebilir. Onur ve güç sonsuzlara dek O'nundur. Amin.


Elimi kaldırdığımda, sırtımı göreceksin. Ama yüzüm görülmeyecek.”


Ancak, yüzümü görmene izin veremem. Çünkü yüzümü gören yaşayamaz.”


Yakup, “Tanrı'yla yüzyüze görüştüm, ama canım bağışlandı” diyerek oraya Peniel adını verdi.


Tanrı yüceliği oradaydı. Kentin parlaklığı çok değerli bir taş gibiydi. Billura benzeyen yeşim gibiydi.


Hiçbir zaman hiç kimse Tanrı'yı görmüş değildir. Birbirimizi seversek Tanrı bizde kalır ve sevgisi bizlerde yetkinliğe ulaşır.


İsa, “Ey Filipus, bunca zaman sizinle birlikte bulundum. Beni tanımadın mı?” diye yanıtladı, “Beni görmüş olan Baba'yı görmüştür. Sen nasıl, bize Baba'yı göster, diyorsun?


Onların gözü önünde görünüşü değişti, yüzü güneş gibi parladı. Giysileri de ışık gibi bembeyaz oldu.


Sağ elinde yedi yıldız tutuyordu. Ağzından iki ağızlı keskin bir kılıç çıkıyordu. Yüzü, tüm parlaklığıyla aydınlatan güneş gibiydi.


Bu, kimsenin Baba'yı gördüğü anlamına gelmez. Ancak Tanrı'dan olan Baba'yı görmüştür.


Kimdir bu kadın? Şafak gibi beliren, Ay kadar güzel, Güneş kadar parlak, Sancak açmış bir ordu kadar görkemli.


Mikaya konuşmasını sürdürdü: “Öyleyse RAB'bin sözünü dinle! Gördüm ki, RAB tahtında oturuyor, bütün göksel varlıklar da sağında, solunda duruyordu.


Ben babanın Tanrısı, İbrahim'in Tanrısı, İshak'ın Tanrısı ve Yakup'un Tanrısı'yım.” Musa yüzünü kapadı, çünkü Tanrı'ya bakmaya korkuyordu.


Tanrı İsrail soylularına zarar vermedi. Tanrı'yı gördüler, sonra yiyip içtiler.


Onunla bilmecelerle değil, Açıkça, yüzyüze konuşurum. O RAB'bin suretini görüyor. Öyleyse kulum Musa'yı yermekten korkmadınız mı?”


Elleri, üzerine sarı yakut kakılmış altın çubuklar, Gövdesi laciverttaşıyla süslenmiş cilalı fildişi.


Beyleri kardan temiz, sütten aktılar, Bedence mercandan kızıl, laciverttaşı kadar biçimliydiler.


Otuzuncu yılda, dördüncü ayın beşinci günü Kevar Irmağı kıyısında sürgünde yaşayanlar arasındayken gökler açıldı, Tanrı'dan gelen görümler gördüm.


“Ben kulun nasıl seninle konuşayım? Gücüm tükendi, soluğum kesildi.”


Yakup Peniel'den ayrılırken güneş doğdu. Uyluğundan ötürü aksıyordu.


Ya RAB, İsrail'in Tanrısı, şimdi kulun Davut'a verdiğin sözü yerine getirmeni istiyorum.


ہمیں فالو کریں:

اشتہارات


اشتہارات